billurtaj

FLUNK: Bu Resmen Aşk!

Cevaplayan: Ulf Nygaard

Flunk kimdir? Kendinizden bahsederek başlayabilir misiniz?

O kadar uzun süredir birlikte çalışıyoruz ki, artık kendimizi aile gibi hissediyoruz sanırım. Flunk’a 20 yıl önce başladım. Folk & Røvere projemle platin hit bir ‘pop yıldızı’ydım, bir nevi trip hop, Norveççe şarkı sözleriyle sol pop’u yapıyordum. Bazı enstrümantal parçalar yapmaya başladım sonrasında, çünkü şarkı sözü yazmaya ara vermek istiyordum sanırım. Gitarist Jo gitarını getirdi ve biraz jamming yaptık ve oradan parçalar oluşturduk. Jo, Happy Campers adlı bir gruptaydı ve aşağı yukarı Londra’da tanıştık. Onun ve grup arkadaşlarının Londra’da bir stüdyosu vardı, Folk & Røvere projemle orada albüm yaptım. Sonra Anja geldi. Erkek arkadaşının grubu için müzik yaptım ve o da Jo ile benim yaptığımız bazı parçalarda vokal yaptı.

Ama her şey Oslo’daki oturma odamda yapıldı. Sanırım hepsini eğlence için yapıyorduk, acelemiz, stresimiz yoktu ve kesinlikle en önemlisi üzerimizde bir baskı yoktu. Ve bu durum müziğimizi ortaya çıkarmamızı sağladı. Müzikten önce ben gazeteci olarak çalıştım, Jo özel ihtiyaçları olan insanlar için bir evde vardiya yapıyordu ve Anja tıp çalışmalarını yapıyordu. Davulcu Erik daha sonra canlı çalmaya başladığımızda geldi. O da Jo’nun Happy Campers grubunda çalmıştı. Erik, Oslo’da bir sağlıklı gıda mağazası işletiyor. Beşinci üye Ole ise gruptaki tek profesyonel müzisyen 🙂

Ayrıca grubun adının neden Flunk olduğunu sormak istiyorum. Sanki isminizle ters bir kariyeriniz varmış gibi :))

haha, pekala… Ben her zaman bir Nirvana hayranıydım ve olumsuz kelimeleri kullanmak bir nevi Nirvana yolu gibi hissettiriyordu. Yani başarısızlık olumlu değil ama Flunk kelimesinin kavramını ve sonuçlarını seviyorum. Sanırım grubu The Fuck-Ups olarak adlandırabilirdik, ama biz fazlasıyla dürüst ve kibardık.

Tarzınızın alternatif pop, elektronik, indie gibi tarzları içerdiği söylenebilir. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Müziğe ilk başladığınızdan beri tarzınızda değişen şeyler neler?

Müzikal stillerini adlandırmak pek bir anlam ifade etmiyor ama bunu hepimiz yapıyoruz. Temelde yaptığımız şey alternatif pop ya da indie pop, Neil Young 70’lerin türlerinden, house müziğe kadar her şeyi yapıyoruz. Sanırım ilk albümü yaptığımız zamanla bugün arasındaki en büyük fark, herkesin bizim müzik yaptığımız şekilde müzik yapması. Yani işlerin kaydedilme ve üretilme şekli, kullanılan yazılım vb. Başladığımızda pek çok grup hem gitar hem de programlama kullanmıyordu. Başladığımızdan beri bu tamamen değişti.

Coverlarınız seyirciler tarafından inanılmaz derecede beğeniliyor. Cover yapmanın da çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum diğer yandan. Örneğin, Blue Monday coverınızı sormak istiyorum. Sanırım şarkının orjinalinden bu kadar farklı ama bu kadar da güzel başka bir cover yok 🙂

“Blue Monday” in cover’ını yapmak yüksek riskli bir projeydi ama gerçekten iyi bir fikir olduğunu düşündüm, onu elektronik ortamdan kadın vokalli yarı elektronik bir ortama taşımak… Akıllıca bir hareketti, hâlâ en çok dinlenen şarkımız. Aslında ‘True Faith’in coverını daha da çok seviyorum, bence tamamen basit, çıplak ve güzel. Gelecek albümümüzden bir sonraki single aslında bir cover olacak. Kasım ayında çıkacak ve size hangi şarkı olduğunu söylemeyeceğim, ancak muhtemelen “Blue Monday” den daha zor bir şarkıdır!

Elektronik müzik dünyasında açan saf bir çiçek olduğunuza dair bir yorum okudum. İnsanların size bu şekilde bakması hakkında ne düşünüyorsun?

Sanırım bu bir sorun değil. Böyle şeyleri çok ciddiye almıyoruz, hit almak, “doğru şeyleri” yapmak ama sanat konusunda çok ciddiyiz.

Birçok insan müziğinizi dinlerken gözlerini kapattıklarını ve çeşitli hayallerde sakince dolaştıklarını söylüyor. İnsanlar üzerinde böyle bir etki yaratmak sizin için ne ifade ediyor?

Söylediklerinize ek olarak birçok insana dokunduğumuzu hissediyoruz, anlaşıldığımızı hissediyoruz. Yani dünyayı (veya müziği) değiştirmeye çalışmıyoruz, sadece açık fikirli ve dinlemeye istekli insanlara güzellik aşılamaya çalışıyoruz. Böyle hayranlarımız olduğu için ne kadar şanslı olduğumuzu çoğu zaman konuşuyoruz. Nereye gidersek gidelim, kapalı gözlerle ayakta duran veya birlikte şarkı söyleyen insanlarla tanışıyoruz. Her şeyi değerli kılıyor. Çok minnettarız!

Albüm sanatçısı olmak eski anlamını yitirmiş gibi görünüyor, artık single ve EP’ler daha çok tercih ediliyor. Bu konu hakında ne düşünüyorsunuz?

Sanırım bu insanların tutkularına bağlı. Çok satmak zorunda değiliz, çok turne yapmamıza gerek yok, bu yüzden Flunk için müziği albüm formatına göre oluşturmanın sorun olmadığını düşünüyorum. Ama bir sonraki albümün çoğunu parça parça yayınlıyoruz, biraz ivme kazanmanız gerekiyor, dinleyicilere orada olduğunuzu hatırlatmanız gerekiyor. Yani bunu yapıyoruz ama pop yıldızı olma tutkusu olan sanatçılardan hoşlanmıyoruz. Her zaman müzik yayınlamaları gerekiyor ve insanların müzik dinleme şekli artık albümün çok az değeri olduğu veya hiç olmadığı anlamına geliyor.

Sizi İstanbul’da sık sık dinleme fırsatımız oldu ve Türk dinleyiciler sizi gerçekten çok seviyor. Sanırım siz ve seyirciler arasında organik bir bağ oluştu 🙂 Sizi yakında İstanbul’da görüşme şansımız olacak mı?

Dünya güvenli hale gelir gelmez mutlaka İstanbul’a geleceğiz. Seyahat etmeyi ve insanları özlüyoruz, uzun yıllardır neredeyse yılda bir kez İstanbul’da çalıyoruz. Sanırım çalmayı en sevdiğimiz şehir. İstanbul’u ziyaret ettiğimizde kendimizi çok mutlu hissediyoruz. Bu resmen aşk!

Türkiye’den herhangi bir müzisyen tanıyor musunuz veya dinliyor musunuz?

Müzik sahnelerini takip etmekte çok kötü olduğumu itiraf etmeliyim. Ancak önerilere çok açığız!

Tarzınıza yakın bulup dinlediğiniz isimler kimler? Birlikte çalışabiliriz dediğin birileri varsa mesela?

Zor bir soru bence. Muhtemelen Mazzy Star’a ve belki de Angus & Julia Stone’a benziyoruz ve XX’e biraz. Ama proje olarak müzik farklı olsa da, Massive Attack türü bir proje olduğumuzu hissediyorum.

Kebab Shop 3am müziğinin hikayesini çok merak ediyorum 🙂 Anlatmak ister misiniz?

Biliyorum… Bu nereden mi geldi? İlk albümde (ve belki ikinci albümde) Flunk müziğinin ne olduğuna dair gerçekten hiçbir kural koymamaya çalıştık. Gitarist Jo ve davulcu Erik o sırada 12-inches house müziği yapıyorlardı, bu yüzden sanırım bundan bir çeşit evrildi. Jo, “I Love Music” te de çaldığı gitar stilinin bir kısmını yapmıştı. Şarkının hissi benim için çok Londra, çok ‘büyük bir şehir bodrumunda caz kulübü’ gibi.

Hangi duygunun daha fazla yaratıcılık içerdiğini düşünüyorsunuz? (Mutluluk, üzüntü, gerginlik)

Mutluluk çoğunlukla işe yaramaz ama işe yaradığında da sizi farklı bir noktaya taşır. Biz melankolikleriz, bu yüzden üzüntü en yaratıcı mod olarak hissettiriyor. Gerginlik umutsuzdur, bir şey yaratmak imkansızdır!

BİLLUR MARATHON

Guilty pleasure’ın var mı?
Bazen Boney M.’yi dinliyorum.

İlk satın aldığınız albüm mü?
“Kesinlikle”, Madness.

En sevdiğin kötü adam kim?
Dalton Kardeşler (“Lucky Luke” dan)

Takıntıların var mı? Ya varsa?
Yeşil bitkiler ve Asya yemekleri.

Indie mi yoksa folk mu?
Indie, kesinlikle.

Şampuan bittiğinde kutuyu suyla doldurup şampuanı kullanmaya devam eder misin? 🙂
Haha… Şampuanın son damlalarını çıkarmak için daima kutunun içinde su koyarım.

Başa dön tuşu