spor

Armaya Sevdalı Transferler

Futbolun son yıllarda endüstriyelleşmeyi de aşarak distopik dünya filmlerine dönmesi emekçi taraftarların elini yakan bilet ve forma fiyatları, aşırı yüksek maaş ve bonservis bedelleriyle gerçekçiliğin kaybolması, daha fazla para kazanmak için klasikleşmiş lig ve turnuvaları öldürme pahasına “Süper Para Ligi” projeleri… Evet, tüm bunlar o saf futbol keyfini yaralasa da büyük çoğunluk için normalleşmiş durumda. Hatta “Bizim kulübü de keşke bir zengin satın alsa” yakınmaları, genç taraftarlarda oldukça karşılık buluyor.

Yine de neşemizi yerine getirecek bazı olaylar da olmuyor değil… Portekiz’de top koşturan, geleceği parlak bir çocuk; futbolun sadece para olmadığını ve armaya olan sevdanın tahmin edilenden daha büyük olduğunu bizlere tekrar hatırlattı. Orkun Kökçü, Benfica forması giyerken teknik direktör Lage’yle hazırlık maçında yaşadığı gerginlik sonrasında kulüpten ayrılma kararı alarak, çocukluktan beri gönül verdiği Beşiktaş’a transfer oldu. Öyle ki, tüm ailesi fanatik Beşiktaşlıydı ve kendisini karşılamaya gelen taraftarları görünce gözyaşlarını tutamayarak hepimizi duygulandırdı.

Eski futbolu hatırlatan bu romantik transfer sayesinde, hafızamızda yer etmiş diğer armaya sevdalı futbolcuları da konuşmakta fayda var.

Pavel Nedved

Nedved, Zidane’ın Real Madrid’e gitmesiyle Juventus’a transfer oldu. Evet, belki doğuştan Juve’li değildi ama İtalyan kulübünün şike skandalıyla küme düşmesi sonucu, kariyerinin zirve döneminde Serie B’de oynamayı sorun etmeyerek bayrak adamlardan biri oldu. Nedved, en zor gününde kulübünü terk etmemesinin ardından bir Juve efsanesine dönüştü.

Marco Reus

Reus, genç yaşta Borussia Dortmund altyapısında futbola başladı. Altyapıdayken serbest bırakıldıktan sonra, ezeli rakip Borussia Mönchengladbach’ta yıldızlaştı. Bayern dahil birçok büyük kulübün ilgisine rağmen, çocukluk aşkı Borussia Dortmund’a transfer oldu ve kulübün kaptanlığına kadar yükseldi. Dortmund taraftarlarının korkulu rüyası olan “Bayern ilgisi” konusunda taraftarlara ve kulübe asla ihanet etmeyerek, armaya olan aşkını kanıtladı.

Ruud van Nistelrooy

Ruud, PSV’de çılgın atarken Sir Alex Ferguson’ın radarına girdi. PSV ve kulüple anlaşıldıktan sonra tam transfer gerçekleşecekken, Ruud talihsiz bir diz sakatlığı geçirdi. Uzun süre forma giyemeyecek olan Ruud’un transferi doğal olarak iptal edildi. Fakat Ferguson, “İyileşmene bak, bu transfer geç de olsa gerçekleşecek,” sözü verdi. Ruud tekrar maçlara çıkmaya başlayınca kendisine olan ilgi oldukça arttı fakat o, sakatlığının ilk gününden beri durumunu soran ve ona güven veren Ferguson ve Manchester United’ı seçerek tarihe geçti.

Paulo Dybala

Dybala’nın Roma’ya transferi, Ruud van Nistelrooy’un United’a transferine oldukça benziyor. Dybala belki Roma armasına âşık değildi ama Juve’den adeta kovularak gönderildikten sonra, kendisine en güven veren kulübü seçmişti. O muhteşem Kolezyum karşılaması sırasında, Roma ve Dybala arasında adeta “ilk görüşte aşk” gerçekleşti.

Fernando Torres

Torres’in altyapısından yetiştiği Atletico’dan ayrılışı inanılmaz bir duygu yoğunluğu barındırıyordu. O, kulübün kaptanı, golcüsü, lideri ve yüzüydü… Ayrı geçen yılların ardından Atleti’ye geri döndü. Daha fazla para kazanabileceği teklifler olmasına rağmen artık konu para değildi. Torres’in geri dönmesi de, ayrılırken olduğu gibi, oldukça duygusaldı.

Thierry Henry

Efsanesi olduğu Arsenal’e, forvet sıkıntısı yaşayan Wenger’in çağrısıyla kısa süreli kiralandı. Çıkacağı ilk maça insanlar sadece Henry’i görmek için gitmişti. Yaşı ilerlemiş olsa da ilk maçında golünü attı. Ağlayan taraftarlar, bu anı daha da unutulmaz hâle getirdi.

Pascal Nouma

Pascal Nouma’nın Beşiktaş’a ikinci gelişi, sevenlerin buluşmasından çok daha farklı bir boyuttaydı. Pascal Nouma’ya 2003 yılındaki ikinci gelişi sırasında kanser teşhisi kondu. Futboldan ziyade tedavisine odaklanması gerektiğine dair telkinler almasına rağmen, Beşiktaş taraftarının “Ölecekse burada ölsün,” teklifini kabul ettiğini, aradan yıllar geçtikten sonra açıkladı. Antrenmanlara bile çıkamayacak durumda olmasına rağmen savaşarak kanseri, belki de Beşiktaş aşkıyla, yendi. İkinci dönemi derbi maç sırasında attığı golden sonra yaptığı gol sevinciyle kısa sürse de Pascal hâlâ ülkemizde ve büyük bir Beşiktaş taraftarı…

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu