Sexting: Parmak Uçlarında Arzunun Kodları

Tenin yerini ekran ışığı aldığında, cinsellik tam olarak neye dönüşüyor?
Artık bakışlardan önce bildirim sesi geliyor. Parmak uçlarımızla kurduğumuz bu dijital yakınlık, cinselliğin yeni diline dönüşmüş durumda. İpuçları, ima içeren kelimeler, bir anda gönderilen bir görsel… Her şey hızlı, pratik ve görünürde risksiz. Arzunun temposu artık Wi-Fi hızına bağlı.
Sexting bir yandan heyecan verici; çünkü sınırları kaldırıyor. İfade özgürlüğü, oyun alanı, mahrem bir tiyatro sahnesi gibi. Kimi zaman bir fantezinin taslağı, kimi zaman hiç gerçekleşmeyecek bir temasın yerine geçen dijital bir rüya. Ama tam da burada bir şey eksiliyor: Bedensel varlık.
Cinselliğin en temel hali olan dokunmak, duymak, hissetmek… Bunların yerini artık kelimeler ve emojiler alıyor. Evet, bu da bir temas biçimi ama acaba bu biçim, diğerini silmeye mi başladı?
Sexting; çağın arzuyla kurduğu ilişkiye ayna tutuyor. İfade özgürlüğü sağlıyor ama bazen de bizi temassız bir yakınlığa razı ediyor. Belki de mesele, dijital olanla fiziksel olan arasındaki dengeyi unutmamak. Çünkü her mesajda yankılanan bir ses olabilir, ama her titreşim bir tenin yerini tutamaz.
Belki bir kelimeyle tahrik edebilirsin ama bir bakışın ağırlığını veremezsin.
Ekran ışığıyla ısınırsın belki, ama tenin hafızasında yer eden o dokunuşu bırakamazsın.
Sexting, çağın hızına ayak uydurmak için güzel bir oyun olabilir ama hiçbir zaman oyunun kendisi değildir. Çünkü cinsellik hâlâ en çok, bir nefesin başka bir tene değdiği o sessiz anlarda yaşanır.
Ve o anı hiçbir mesaj gönder tuşu taklit edemez…