Sigortalı Şairler
“Şairlik bir meslek midir?”, “Şiir bir hobi midir?” gibi gerçeklikten uzak soruların ışığında, ülkemiz şairlerinin meslek tercihleri toplumumuzdaki “memurluk” hayranlığının adeta bir kanıtıdır. İçinde bulunduğumuz düzende, para kazanmak için istemedikleri işlerde çalışmak zorunda kalmak “sıradan” insanlar için olağan olsa da şairler söz konusu olunca ilgi çekici bir hal alıyor. Peki bu şairlerin sanat yaşamları açısından ne ifade ediyor?
Dönemin şartlarında şairlerin devlet memuru olması normal karşılansa da, memurluktan ayrılınca sosyal hayatı irdelemeleri, enteresan bir durum oluşturuyor. Bu “memur şairler” genelde öğretmenliği tercih etseler de aralarında veteriner , tercüman, büyükelçi, maliye müfettişi, milletvekili ve kaymakam olarak çalışanlar da var. İçlerinde Mehmet Akif, Ece Ayhan, Tevfik Fikret, Cemal Süreya, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli Kanık, Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim’in de bulunduğu birçok şair hayatlarının belirli dönemlerinde devlet memurluğu yaptılar.
“Evkaftaki memuriyetinden” istifa eden Orhan Veli ve Ece Ayhan dışındaki şairlerin dönemin olayları ve toplumla şiir ilişkisi hakkında görüş bildirmemesi bir tesadüf olmasa gerek. Orhan Veli, “Zilli” ve “Güzel Havalar” şiirlerinde kendi memurluğu hakkındaki duygularını açıkça belirtmiştir. Peki Ece Ayhan’ın “Bizde iktidara, devlete bulaşmaz Türk şairleri” sözü ve belediyede çalışan Hilmi Yavuz için “zararsız belediye şairi” ya da Yahya Kemal için “devlet şairi” yakıştırmalarının arkasında mesleki özgürlüğü mü yatıyordu? Ülkemizin en önemli şairleri, kendilerine otosansür mü uyguluyordu? Cemal Süreya Alevi-Kürt kimliğini belki şov yapmamak için belki de gerçekten hiç önemsemediği için dillendirmedi. Nedeni ne olursa olsun daha derin işlere imza atabilecek potansiyeli olan bu şairlerin devlet memurlukları kafalarda soru işareti yaratıyor.
Ülkemizdeki memurluk sevdası şairlerden bağımsız bir durum. Cumhuriyet kurulduğundan beri hayallerin mesleği olan devlet memurluğu, popülerliğini hiçbir zaman kaybetmedi. Tabiatları gereği bohem bir imgeye sahip şairler ise şiir yazabilmek için memurluğa tahammül ediyorlardı. Bu zihinsel yorgunluğun dışında başka şairlerden ve gruplardan gelen eleştirilerle de muhattap oluyorlardı. Eleştirilerden muzdarip olan Mehmet Akif Ersoy birçok kez veterinerliği sebebiyle, “baytar” denilerek küçük düşürülmeye çalışılmıştır.
Mesele ne kadar soru işaretleri barındırırsa barındırsın, şairlerimizin şiirlerini toplum miraslarımız olarak kabul etmeliyiz. Hayallerinde özgür olabilmek için gerçek hayatlarında her türlü zorlukla boğuşan şairler, tıpkı sürgüne giden şairler kadar önemli ve değerliler. Modern çağ şiirlerinin sığlığı ile karşılaştırdığımızda aradaki uçurum, yazılan şiirlerdeki emeğin kanıtıdır.