Yank: Beraber Ama Yalnız
Yank ile müzik, hayat ve planları hakkında konuştuk.
Bir çok farklı grubun içinde bulunduğunu biliyoruz. Solo kariyere geçmeye nasıl karar verdin, seni bu seçime iten karar nedir?
2015’te Hollanda’ya yerleştiğimde kendi yazdığım şarkılara daha çok odaklandım. Bir yandan müzik topluluklarında enstrümanist olarak yer alırken, bir yandan da evde gitarla çok vakit geçiriyordum. Zamanla yeni fikirler ortaya çıktı ve ilk albümü yine evde kaydettim. Solo kariyer fikri, ‘yalnız olmak’ tan çok, ‘yalnız da olabilmek’ adına beni iyi hissettiren bir şey. Tek başımayken de üretimin devam edebilmesi için açtığım bir kanal diyebiliriz. Tabii kendi müzikal kararlarımı istediğim şekilde hayata geçirme özgürlüğüne de sahip oluyorum.
Bildiğim kadarıyla Utrecht’te yaşıyorsun, taşınma sebebin nedir? Cesaret gerektiren bir şey olsa gerek her şeye sil baştan başlamak.
Ne kadar cesaret gerektiren bir şey olduğunu aslında taşındıktan seneler sonra farkettim. Çünkü taşınmamdan önce İstanbul’daki hayatımda çözecek motivasyonu bulamadiğim birçok düğüm vardi. Ülkedeki gerginlik ve şehirdeki kaos da yardımcı olmuyordu. Bu yüzden bir göz kararması ve kararlılıkla attığım bir adımdı Utrecht’e gelmek.
Diğer yandan, doğduğum coğrafyadan ötürü, dünyanın birçok noktasında dilediğim gibi bulunamıyor olmayı hiçbir zaman kabullenemedim. En büyük motivasyonlarımdan biri de yakın zamanda kader gibi gözüken bu yaptırımı kendi adıma ortadan kaldırabilecek olmak.
Bir röportajında gitar ile olan tanışıklığının hikayesini okumuştum, ilgi çekiciydi 🙂 Bahsetmek ister misin?
Tanışıklığım çok eskiye dayanıyor tabi ama, sanırım gerçek anlamda gitar çalmak istediğime ikna olduğum hikayeden bahsediyorsun. Utrecht’teki ilk senemde ev arkadaşımın gitarıyla çok fazla vakit geçirdim. Hatta ilk albümdeki parçaların temelleri o gitarda atıldı.
O sıralar parça olacaklarını, yayınlanacaklarını falan düşünmüyordum, hele sahnede gitar çalmak aklımın ucundan geçmiyordu. Bir noktada ev arkadaşım -gitarıyla beraber- başka bir yere taşındı. Gitarsızlığı sorun edeceğimi düşünmüyordum ama ettim. O günden sonra da gitarı daha çok ciddiye aldım. Fakat bu romantik hikayeden sonra eklemem lazım ki, geçirdiğimiz bunca zamandan sonra gitar ağırlıklı müzik yapmaktan biraz sıkıldım. Hala yayınlanmamış birçok gitar ağırlıklı şarkı var. Onların bazılarını tabii ki paylaşırım ama uzun vadede daha farklı yaklaşımlar peşindeyim.
Türkiye’den ve dünyadan tarzına yakın bulduğun, severek dinlediğin isimler kimler? Keşke beraber çalışabilsek dediğin birileri var mı?
Tarzlar konusunda pek iyi olmadığım gibi, yaptığım müziğe benzer müzikler de çok fazla dinlemiyorum aslında.
Dünyada beni etkileyen başlıca isimlerden Thom Yorke, Panda Bear ve Patrick Watson’i sayabilirim. Türkiye’ den son yıllarda en çok MFO dinlemişimdir ama çok beğendiğim müziklerden Jakuzi, Can Güngör ve Nilipek’i soyleyebilirim.
İngilizce bir albüm yapacak mısın?
Öncelikle söylemem gerekiyor ki, albüm yapmak çok fazla zaman, motivasyon ve konsantrasyon isteyen bir şey. Ayrıca müzik endüstrisinin bugünkü durumunda stratejik açıdan çok da mantıklı görünmüyor. Anlam ve sound açısından tutarlı albümler yapmak istiyorum tabii ki ama öncelikle gerekli koşullar oluşmalı. Ugraşıyoruz.
Şu aralar lowkolos (Mert Gencer) ile bazı fikirler üzerine çalışıyoruz. Onun yaptığı müziklerin üzerine ingilizce vokaller yazıyorum. Kısa vadede ingilizce sözlü işleri bunun gibi ortak çalışmalar içinde deneyeceğim. Benim de tek başıma daha farklı bir kompozisyon anlayışında, üzerinde çalıştığım ingilizce parçalar var. Şarkıda kullandığım dil müziğin diğer unsurlarıyla kafamda uyuşuyor olmalı. Beni tatmin ettiğinde o çalışmaların da sonucunu paylaşırım.
Bina’da dinlemiştim ilk kez seni ve o günden beri de takip ediyorum. Türkiye’de görebilecek miyiz tekrar seni?
Tabii ki, her yıl bir iki kez çalıyorum Türkiye’de.
Hayatın kendisi gibi müziğinde de başladığın günden bugüne değişen şeyler nedir?
Müziğiim temelde çok değişmedi aslında. Genellikle her şeyi gitar üzerinde yazdım ve yayınladığım parçaların kimisi yeni, kimisi çok eskiden bestelenmiş işler. O yüzden net bir çizgi çizmek zor. Prodüksiyon anlamında her zaman yeni şeyler denemeye çalışıyorum. İlk güne kıyasla şarkı söyleme konusunda çok daha rahat hissediyorum.
Bir de benim kişisel bir sorum olacak, ‘Beraber Ama Yalnız’ ve ‘Alsam Gitsem’ parçalarını ne zaman spotify’da göreceğiz :))
Beraber Ama Yalnız, yakınlarda çıkacak EP’de yer alacak. Alsam Gitsem de elbet çok geç olmadan dijital platformlara gelir.
Son olarak karantina ve virüs yüzünden evlerdeyiz çoğumuz. Bu süreç üretkenliğini nasıl etkiledi?
Sürecin başında yeni şeyler yaratmak ve yarım kalan işleri tamamlamak için çok fazla vaktim oldu, hatta iyi bile geldi diyebilirim. İki parça yayınladım, lowkolos ve Kamiel Rongen ile yaptığımız doğaçlama albüm yayınlandı, yeni bir şeyler yazmaya başladım… Ama ilk bir buçuk aydan sonra yavaş yavaş ilham kaynağı ve motivasyon bulamamaya başladım. Haziran ortasına kadar da bayağı heyecansız geçti. Şimdilerde ufak ufak birlikte çalıştığım kurumlar aktivitelere başladı ve ben de eski tempoma yavaş da olsa geliyorum.
BİLLUR MARATONU
Guilty pleasure’ların var mı ?
Genelde vaktimi kötü değerlendirdiğim konusunda suçlu hissediyorum. Dönemsel olarak aşırı yoğun bilgisayar oyunu oynuyorum. Mesela pandemi döneminde toplam 300 saat kadar oyun oynamışım. Ayrıca çok anlamsız Youtube videolarında kendimi kaybettiğim de oluyor.
En sevdiğin kötü karakter kimdir? (dizi/film)
Çok film ve dizi izleyen biri degilim. Geek de degilim açıkçası hiç bir konuda. Gerçekten aklıma bir karakter gelmiyor.
Takıntıların var mı ? Varsa neler?
Mutlaka bir sürü ufak tefek şey vardır ama en genel takıntım (veya ihtiyaç duyduğum şey) tek başıma olmak. Bayağı sosyal biriyim ve dışarıda olmayı, farklı ülkelere gitmeyi, yeni insanlar tanımayı da çok seviyorum ama belli bir süre sonra evimde yalnız olup duygu dünyamı dengelemem gerekiyor.
Indie mi folk mu?
İkisinin de iyisi diyesim var ama sanki folk biraz daha risksiz. Indie olayı bayağı karışık.
Gitar mı davul mu?
Davul.