sanat

Kendine Ait Bir Oda

Kadın bir yazarın, sanatını uygulamaya geçirebilmesi için kendine ait bir alanı ve ekonomik özgürlüğü olması gerektiğini savunan Virginia Woolf, ”Kendine Ait Bir Oda” başlığını bu fikre dayanarak ortaya koymuştur. ”Bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalıdır.” diyen Virginia Woolf, kitabında oda ve para konusunu ele alır. Aynı zamanda erkeğin ve kadının eğitimini kıyaslar ve erkeğin kendine ait özel bir odası varken, kadının dar bir alanı olduğunu fark eder. Kendine ait özel bir alanı olmayan bir kadının, işinde başarılı olamayacağını ve zorluklarla mücadele edeceği bir kaderi olacağını savunur. 

Evlilikleri düşündüğümüzde erkek ve kadının beraber paylaştığı bir yatak odası bulunur ve eşlere bahşedilen bu alandan öte genelleme yapacak olursak çoğu evde kadına ait bir çalışma alanı bulunmaz. Eşler yatak odasını beraber paylaştığı gibi evin diğer bölmelerinde de beraberdir. Bu noktada paranın önemli bir unsur olduğunu varsayarsak, bir kadının kendine ait bir odası olmamasının en temel nedenlerinden birisi paradır. Kadınlar erkeklere göre daha yoksuldur. 

Elizabeth döneminde kadınların neden şiir yazmadıklarını sorguluyan Woolf, kendi kendine, kadınların yirmi bir yaşına gelmeden çocuk doğurup doğurmadığını, sabahtan akşama kadar ne yaptıklarını, kendilerine ait bir odaları olup olmadığını merak ediyor. Peki tüm bu dönemin olumsuzluklarına rağmen Shakespeare nasıl oyun yazabiliyordu? Shakespeare, kadınların onun oyununu yazamayacağı kadar yetenekli miydi? Hiçbir kadın Shakespeare’in oyunlarını yazamaz mıydı? Aslında çok da güzel yazardı fakat kadınlar o dönemde yazı yazmaktan ziyade on beş on altı yaşlarında evlendirilip çocuk yapmakla yükümlüydü.  Kısacası kadınların, Shakespeare kadar yetenekli olduklarını göstermelerine fırsat dahi tanınmamıştı.

” Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!!

”Kadınların özgürlüğü için en temel gerekliliğin ekonomik özgürlük olduğuna inanan Woolf eğer bir kadın ekonomik özgürlüğe sahipse, kendine ait bir oda yaratabilir ve yazabilir diye düşünmüştür. Tıpkı Woolf’un döneminde yaşandığı gibi günümüzde hala kız çocuklarının okutulmaması ve daha küçük yaşta evlendirilmesi gerektiğini savunan aileler kendi çocuklarının geleceğini tehlikeye atmakla kalmıyor, onun toplumda bir birey olarak varolmasına izin vermiyorlar. Küçük yaşta okumadan, evlilik ve aile hayatına atılan kız çocuklarımızın kariyerleri de daha başlamadan bitiyor. Feminizmin öncüsü Virginia Woolf da birçok kız çocuğu gibi yaşadığı dönemde ailesi tarafından okula gönderilmemiştir fakat yaşadığı evde kitaplarla büyüyerek, yazarlık hayaline ulaşmıştır. Haksızlığa uğrayan tüm kadınlarımızın kalbine dokunmuş ve ışık tutmuştur.

”İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı. ”

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu