sanat

Licorice Pizza: Nostalji ve Gerçekçilik Arasındaki Denge

Geçtiğimiz haftalarda Magnolia, There Will Be Blood, ve Phantom Thread’in de yönetmenliğini yapmış Paul Thomas Anderson’ın son filmi olan Licorice Pizza’yı sinemada ’70 mm’ halinde izleme fırsatı buldum. Filmi analog izleyebilmiş olmak kesinlikle görüşümü olumlu anlamda etkiledi. Bir filmi, o filmin geçtiği dönemin teknolojisinden izleyebilmek hikayenin gerçekçiliğini arttıran bir etkenmiş. Özetle, Licorice Pizza 1970’ler Kaliforniya’sında geçen bir ’coming-of-age.’ Film, 15 yaşındaki liseli Gary Valentine ve 25 yaşındaki, henüz hayatını yoluna koyamamış Alana Kane’in ilişkisini ele alıyor.

Film, nostalji duygusunu oldukça başarıyla seyirciye aktarıyor, sebebi Paul Thomas Anderson’ın otobiyografik elementler katması olsa gerek. Film boyunca asla bulunmadığınız yerlere, asla yaşamadığınız olaylara, asla tanışmadığınız insanlara özlem duyuyorsunuz. Harika sinematografi, harika görüntüler, harika oyunculuklar, harika bir soundtrack (hatta mükemmel bir soundtrack)… Fakat film olay örgüsü anlamında sönük kalıyor. Filmde bir sürü şey oluyor, ama bir yandan da hiçbir şey olmuyor.

Film amaçsız, başıboş bir şekilde bizi San Fernando Valley’de gezdiriyor, bazı olaylara tanıklık ettiriyor. Ve senaryo bundan öteye gitmiyor. Tabii ki, bir filmdeki olay eksikliği o filmin kötü olduğu anlamına gelmez. Hikaye, sinemanın onlarca boyutundan yalnızca biri ve yönetmen bunu dahil etmemeyi, veya daha az dahil etmeyi tercih edebilir. Yine de, Licorice Pizza yüzeyde dolaşan bir film diyebilirim.

Yüzeysel olay örgüsüne rağmen, film beni kendine bağlamayı başardı. Hala, izledikten haftalar sonra bile, Licorice Pizza’yı düşününce içim sıcacık oluyor. Sanırım bundaki en önemli etken, Paul Thomas Anderson’ın nostalji ve gerçekçilik arasındaki dengeyi bulabilmiş olması. Bir yandan pastel görüntüler, absürt olaylar, daha absürt diyaloglar, abartılar, mizah unsurları; bir yandan ise gerçek hissettiren karakterler ve gerçek duyguları, kafa karışıklıkları, kaybolmuşlukları…

Bunun yanı sıra, filmin bazı sorunları da var. Bu sorunlardan en başlıcası tekrar eden, mizah kılıfında sunulmuş ırkçı şakalar. Bir diğeri de, filmin ana kadın karateri Alana’yı erkeklere alakası dışında pek göremememiz. Son olarak da, belki de en barizi, zaman zaman romantik ve fiziksel olarak yakınlaşan ana karakterlerin arasındaki rahatsız edici yaş farkı.

Size ait olmayan bir geçmişe özlem duymak, ya da estetik ihtiyacınızı doyum noktasına ulaştıracak bir gençlik filmi izlemek istiyorsanız Licorice Pizza’yı izleme listenize eklemeyi unutmayın.

Başa dön tuşu