Bir Stadyumun İnadı

Bazı rekabetler vardır ki yalnızca futbola değil, şehrin ruhuna da kazınır. Liverpool – Everton karşılaşmalarının, yani Merseyside Derbisi’nin hikâyesi de tam olarak böyle başladı. Hem de bir stadyumun inadıyla…
19. yüzyılın sonları… Everton, şehrin gururu ve Anfield’ın ilk sahibiydi. Ancak kulüp yönetimi ile Anfield’ın sahibi John Houlding arasında paraya ve söz hakkına dayalı büyük bir anlaşmazlık patlak verdi. İpler gerildi, köprüler yıkıldı. Sonunda Everton, yuvası Anfield’ı terk etmek zorunda kaldı.
Ama işin ilginç tarafı şu: Houlding, stadı elinde tuttu. Ve ortada stadyumu olan ama takımı olmayan bir adam vardı. İşte tam o noktada tarih yazıldı: John Houlding, boş kalan Anfield’da yepyeni bir kulüp kurdu. Adını da şehrin kendisinden aldı: Liverpool FC.
Everton ise Anfield’dan yalnızca 800 metre uzaklıktaki Goodison Park’a taşındı. Birbirine komşu iki kulüp, aynı şehrin çocukları olarak farklı kimlikler inşa etmeye başladı. Bir yanda işçi sınıfının tutkusu Everton, diğer yanda hızla büyüyen Liverpool FC… Aralarındaki mesafe yürüyerek 10 dakikadan kısa ama kalplerde açılan mesafe çok daha büyük oldu.
Merseyside Derbisi işte böyle doğdu. Bugün hâlâ hem dostluk hem rekabet içinde yaşatılan bu karşılaşma, aslında bir stadyum kavgasının mirası. Kimin şehri, kimin stadı, kimin tutkusu derken; Liverpool’un sokaklarında kuşaktan kuşağa aktarılan bir hikâyeye dönüştü.
Bir futbol maçından fazlası… Çünkü bu derbide tribünlerde kardeşler, kuzenler, hatta aynı evin içinde farklı renklere gönül veren aileler yan yana oturabiliyor. Ama top sahaya düştüğünde, herkes kendi tarafında: Kırmızılar mı, maviler mi?
Merseyside Derbisi, yalnızca bir şehirde değil, futbol tarihinde de eşi benzeri olmayan bir rekabet olarak yaşamaya devam ediyor. Ve unutmayın: Hepsi bir stadyumun inadıyla başladı.