sanat

Kostümler, Yaylılar ve Synthesizer

Rondò Veneziano. Bir Instagram gönderisinde rastladım adlarına. Paylaşımda, dinleyicilerinin Rondò Veneziano ile Daft Punk arasında bağlantılar kurduğundan bahsediliyordu. Bu fikir aklımda kaldı; günün ilerleyen saatlerinde müziklerini açtığımda ise kendi yorumum oluştu: gerçekten de bir tür öncül gibiydiler, elektronik müziğin bugünkü temsilcilerine bir miras bırakmışlardı. Ve sonra şok edici bir karşılaşma yaşadım: hem klasik hem de hiç klasik olmayan, barok yaylıların arasından fırlayan elektronik titreşimler… Sanki bir macera oyununun açılış sahnesindeydim. Özellikle Magica Melodia, kalp atışlarını hızlandıran bir hikâye anlatıyor: bir prensesi kurtarmak için çıkılan yolculuk gibi; duygusal, coşkulu, heyecan verici…

Rondò Veneziano, 1979’da besteci Gian Piero Reverberi tarafından kuruldu. Asıl dikkat çeken özellikleri çoğunluğu kadınlardan oluşan bir oda orkestrası olmaları ve sahnede barok kostümler giymeleriydi. Fakat bu kostümler yalnızca görsel bir jest değildi; müziklerinin içine de işlenmişti. Onların teatralitesi, dinleyiciyi adeta başka bir çağa adım atmış gibi hissettirir. Tıpkı giysileri gibi, eserler de barokla süslenmiş, zarif motiflerle bezenmişti. Yaylıların üzerine davul, bas gitar ve synthesizer katmanları eklendiğinde ortaya hem geçmişe hem geleceğe ait bir ses çıkıyordu.

1983’te yayımlanan La Serenissima ile uluslararası çıkışlarını yaptılar; ardından Not Quite Jerusalem filminin müziklerini üstlenerek popülerliklerini pekiştirdiler. O günden bugüne 70’ten fazla albüm yayımladılar. Spotify profillerine girdiğinizde, sanki hepsi aynı hikâyenin farklı bölümleriymiş gibi duran bir külliyat sizi bekliyor. Bu albümlerin bir kısmı sizi Venedik sokaklarında bir maskeli baloya götürüyor, bir kısmı ise elektronik davulların peşinde uzay boşluğuna savuruyor. Bu tip bir müziğin asıl büyüsü ise ciddiyet ile çocuksu oyunbazlığın yan yana durabilmesi: klasik bir yapının disiplinine sadık kalıp onu onurlandırırken neredeyse çizgi-filmvari bir enerjiyle onu dansa kaldırması…

Benim için Rondò Veneziano, yalnızca geçmişe öykünen nostaljik bir grup değil. Aksine, içinde progresif bir enerji barındırıyor; bugünün kulaklarına hâlâ taze, hâlâ merak uyandırıcı geliyor. Onların müziğini dinlemek, aynı anda hem bir resim galerisine hem de bir kulübün dans pistine adım atmak gibi.

Sözün özü: Rondò Veneziano’yu keşfetmek, barok kostümlere bürünmüş bir elektronik maceraya atılmak demek. Anlatmakla olmaz; gidin, Spotify’da açın ve kendi kulaklarınızla deneyin.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu