İstabullu Gelin

İmparator Justinianus 565 yılında ölene dek, Bizans İmparatorluğu en parlak dönemini yaşamıştır. Amcasının ölümü ile tahta geçen Justinianus, başarılı bir siyasi hayat geçirmiştir. Onu ilginç kılan şey ise, soylu olmayan bir kadınla evlenmesinin yanı sıra, ona duyduğu derin aşkı ve saygısıdır.

Theodora, yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyümüş ve babasının ölümü ile maddi durumları daha da kötüye gitmiştir. Oldukça hoş bir kadın olan Theodora, zekasını kullanarak, kısa sürede erkeklerin yoğun ilgisiyle karşılaşmış ve ilişkilerini kendi isteği doğrultusunda geliştirmiştir. Güzelliğini kullanarak sahnelere çıkmaya başlamış ve zekası sayesinde soyluların arasına karışmıştır. Yorucu geçen bu döneme veda etmesi de uzun sürmemiştir. Çünkü Justinianus henüz tahta geçmeden Theodara ile tanışmış ve ona aşık olmuştur. Bizans geleneklerine göre, hanedana soylu olmayan biri dahil olamazdı.

Amcasının eşi imparatoriçe Euphemia’nın ölmesi ile kalkan yasaktan sonra Justinianus ve Theodora evlendiler. Justinianus tahta çıktığında ise ilk defa soylu olmayan ve bir dönem aktrislik yapan Theodora İmparatoriçe oldu. Artık ucuz müşterilere sunulan biri değildi, İstanbul’un ve kocaman bir imparatorluğun tahtında oturuyordu. Artık devir onun devri olduğu için geçmişte yaşadığı kötü olayları başkalarının yaşamaması için kural koyucu bir güce sahipti.

Çalkantılı bir geçmişe sahip olan imparatoriçeye tarihteki ilk feministlerden biri diyebiliriz. Hayatı boyunca kadın ve çocuk haklarını savunmuş ve toplumda dışlanmış kesimlerin korunması için çeşitli yasalar çıkartılmasında büyük rol oynamıştır. Özellikle yardıma muhtaç sanatçı kadınlar için tarihteki ilk koruma ve hizmet evlerini açtırmıştır. Dönemin eril yapısını göz önünde bulundurduğumuzda bu adım bilhassa kadınlar için reform niteliğindedir.

Theodara’yı tarihe geçiren ünlü bir konuşması vardır, İmparatorun “müzakere ortağım” dediği imparatoriçe’nin yönetimde ne kadar etkili olduğunun kanıtı olan bu konuşma 532 yılında çıkan Nika Ayaklanması sırasında yaşanmıştır. Bu ayaklanma bugünkü Sultanahmet Meydanı’nda 30.000 kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan, İstanbul’un fethi’ni saymazsak şehrin tarihinde yaşanan en kanlı olayıdır. Sarayın kapısına dayanan isyancılar şehre birçok tahribat vermiştir. İsyanın sebep olduğu bir yangında şehrin en önemli yapısı olan Ayasofya’nın yıkılmasına sebep olmuştur.

İsyancılara daha fazla direnemeyeceğini düşünen İmparator, kaçma hazırlıklarına koyulmuş ve Theodora’nın direnci ile karşılaşmıştır. Meclis toplantısında Theodora, kaçma fikrine şiddetle karşı çıkmış ve efsaneleşmiş konuşmasını yapmıştır. William Safire’nin Lend Me Your Ears adlı kitabında yazdığı konuşma şu şekildedir:

“Efendilerim, içinde bulunduğunuz durum bir kadının erkekler konseyinde konuşma hakkının olmadığı adetine uyamayacağım kadar ciddidir. Hayatları bu denli tehlikeli bir tehdit içindekiler, gelenekleri bırakıp en akıllıca hareket tarzını düşünmelidirler. Bu dünyada doğan birinin ölmemesi imkansızdır, fakat hüküm süren birinin kaçak yaşaması kesinlikle kabul edilemez. Eğer kendini kurtarmak istiyorsan efendim, önünde hiçbir zorluk yok. Zenginiz, deniz hemen orada, gemilerin de hazır. Ama güvenli bir yere gitsen bile, bir gün kendine sormayacak mısın keşke kalsaydım diye. Bana gelince ben kraliyet morunun en asil kefen olduğu sözünü savunuyorum “

Roma’da mor rengi sadece imparator ve ailesinin kullanabildiği bir renktir. –

Theodara’nın bu konuşması başarılı olmuş meclisi ve İmparator’u ikna edebilmişti. Sonuç olarak Justinianus isyanı bastırmış ve tahtını İmparatoriçe sayesinde kurtarabilmiş, Theodora ise zekasını bir kez daha ispatlamıştı.

Başa dön tuşu