Çok sayıda sanatçı, yazar, şair, ressam, aktör ve tiyatrocunun yakın dostu Fikret Adil’in kalemi nice sırra sahiptir. Bir kısmını Asmalımescit 74 kitabında ifşa etmiştir… Kitap üzerinden dönemin zevk ü sefa mahremine şöyle bir bakalım!
Macera peşinde koşan ve bu sebeple vatanını bırakan, hudut dışına atılan ve barlarda çalışan bütün artistler Asmalımescit’te otururlar. Marsilyalı bir “Souteneur”, Napolili bir “lazzarone”, Chicago’lu bir “gangster” kendini Asmalımescit’te yabancı hissetmez. Her köşe başı amonyak kokar. Yüksek seslerin gezindiği karanlık sokaklar gece ilerledikçe aydınlanır ve “biraz daha içelim” nidaları arasında şişeler devrilir. Böyle bir yerde uyku haram olur. Ancak sabah 8 akşam 4 arası uyku ile hasret giderebilir insan.
Asmalımescit74’ün hikayesi Macar gazeteci Bandi ile başlar. Fikret Adil Bandi’yi ziyarete gider ve bu mahremin içine dalar. En üst kata çıkana kadar çeşit çeşit oda, her odada da bambaşka bir alem vardır… Bandi’nin odasını ise ilk fırtınayı koparacak olan kimonolu kadın gösterir.
Bu mahremin en önemli unsurları tabi ki içki, kadın ve sarımtırak şişeler içindeki kokaindir. Fikret’i şaşkına çeviren en büyük şey ise yanlarındaki kadının erkeklerden değil de kadınlardan hoşlanmasıdır. Bu kadın fevkalade bir sanatçıdır ve sevdiği kadın için Türkiye’ye gelmiştir. Ortamda yaşanılanları katlayan ise basık tavan ve sigara dumanıdır. Fikret’in şaşkınlığı köşelerde yanan mavi ampullerin ışığı altında gizlense bile Jarget çoktan Lili’nin kimonosundan içeri girmiş, ara ara ürpermeler eşliğinde sevişmeye başlamışlardı. Lili’ye aşık olan Bandi ise bu duruma çok kızar ve içtikçe içer… Jarget, Lili’nin kimonosunu çıkarıp kendisi de soyunduğunda Bandi dayanamaz ve Jarget’in saçını çekmeye başlar. Bu kavga hali başka bir yola evrilir ve Fikret Adil’in karşısında 3 başlı tek vücut belirir. Bu ortama hızlı bir giriş yapan Fikret çıkışı da hızlı yapar ve kaçarak uzaklaşır… Fakat Fikret birkaç gün sonra tekrar gider ve Lili’nin odayı kitlemesi sonucu Asmalımescit 74’ten ayrılamaz. Bu durumdan pek memnun olsa gerek ki sonrasında da odaya yerleşir.
Gelelim Asmalımescit 74’ün en meşhur ismine; Necip Fazıl Kısakürek… Kendisi Fikret’in odasında bir köşeye sahiptir ve günlerini bu köşede geçirir. Necip ile Fikret’in samimiyetini arttıran şey ise binaya Romanyalı bir ana-kızın gelmesidir. Bina o zamanlar bir pansiyondur. Birkaç ay kalan ana-kız Necip’in kıskançlığını ortaya çıkarır. Romanyalı kız Edit’le Fikret gezmeye başlar. Bu durumdan memnun olmayan Necip kendisini ortaya atmak için her boş vakitte Edit’e bedeni kabiliyetlerinden bahseder ve atlet olduğunu söyler… Gün gelir ve ülkeyi terk etmeden önce son kez Edit, Fikret’i görmek için odasına gitmek ister. Bunun haberini alan Fikret umut vermemek adına Necip’ten yer değiştirmelerini ve Edit geldiğinde kendisinin odada olmadığını söylemesini ister. Peki Necip ne yapar dersiniz? Edit geldiğinde kızın elinden tutup yatağa çeker. Edit’ten şu cümle gelir: “Necip Bey, rica ediyorum doğru durunuz. Unutuyorsunuz ki ben arkadaşınızın…”
Son olarak da Beyza konusuna değinelim. Yer yer denk gelir ki entelektüel yaşamda bir Beyza ismi geçer. İşte bu Beyza canlı kanlı bir kişi değil, ufacık şişelere sıkıştırılmış beyaz toz yani kokaindir. Aralarında kullandıkları şifredir işte Beyza. “Beyza da gelecek mi?”, ”Kim gitti Beyza’yı almaya?” ve daha nice cümle zevk ü sefa ortamının habercisidir. Şeyh Memduh’un şu cümlesi ile bitirelim:
“Kalbim… Ah Beyza.”