Tanrı Olmak Da Zor Be…
İyi ve kötü, kadim zamandan beri varlığı kabul edilen ya da ettirilen bir durum olarak eski ve tek tanrılı dinlerde de yerini aldı. Eski dinlerde iyi ve kötü tanımı, tanrı olarak tasvir edilmiş olsa da özellikle Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık içerisinde tanrısal özelliklerini kaybetti. Sümerlere kadar uzanan bu durum, kötünün dışlanması ya da lanetlenmesi olarak İskandinav, Yunan ve Roma mitolojisinde de görülür. Bazıları kötülük yapmasa da işledikleri suçlar dolayısıyla lanetlenen tanrılar, tüm insanlık için ibret niteliği taşıyorlardı.
Mitolojinin kültürden kültüre farklılık göstermesi doğal bir durum. Her ne kadar isimleri farklıysa da büyük benzerliklere sahip olan mitolojik karakterler; İskandinav, Yunan ve Roma döneminde karşımıza çıkıyor. Tüm bunlardan daha eski olan, Sümerlerden geldiği düşünülen bu tanrılar, dünyanın işleyişinden, aşk ilişkilerine, savaşlardan, ölüler diyarına kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Sümerlerde “An”, Yunan mitolojisinde “Zeus” olarak karşımıza çıkarken, Roma mitolojisinde “Jupiter” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tanrıların dışlanıp, lanetlenmesinde genelde bir neden-sonuç ilişkisi vardır ve hikayeler aynı yere bağlanmaktadır. Örneğin Titanlar ve Olimposlular arasındaki savaştaki rolü sebebiyle, Zeus tarafından cezalandırılan birçok Titandan biri olan Atlas, sırtında büyük bir yükle yaşamak zorunda kaldı. Biz ölümlülerin en sevdiği tanrılardan olan Dionysos da diğer tanrılar tarafından ne yazık ki dışlanmıştı. Dionysos, Olimposlu tanrıların tasvir ettiği her şeyin tam tersiydi, gittiği her yerde karmaşa ve eğlence hakimdi, bu yüzden de dışlandı. Güzeller güzeli Medusa, bir kıskançlık krizi sonrası Athena tarafından iğrenç bir canavara çevrildi. Kalipso ise babası Atlas’la birlikte savaşa katıldığı için Ogygia’ da tutsak edilmiş ve gördüğü her denizciye aşık olmakla lanetlenmiştir. Bu örneklerin dışında kalan kişi ise savaş tanrısı Ares’tir. Roma mitolojisindeki adı Mars olan Ares, Yunan mitolojisinde hiç sevilmeyen bir tanrıyken, Roma mitolojisinde saygı duyulan bir tanrıdır. Ölümlülerin sevmediği Ares, abuk subuk savaşlara dahil olmasıyla bilindiği için Olimposlular tarafından da sevilmemektedir. İskandinav mitolojisinden Loki de klasik olarak bir sürü karmaşaya neden olduğu için dışlanmıştır.
İnsanlığın yaratılışından sonra isyan eden İblis, en büyük kovulmalardan birini yaşamıştır. Mitolojik olarak Lilith ile benzerlik taşısa da tek tanrılı dinlerde aslen meleklerle birliktedir ve daha sonra cennetten kovulmuştur. Lilith ise Sümer mitolojisinde bile yeri olan bir tanrıça, belki de cindir… Peki tüm bu reddedilmişliğin arkasında olan “kötü” nasıl kanıksandı? Örneğin Atlas bir savaş sonrasında cezalandırlırken, savaşı Titanlar kazansaydı Olimposlular cezalandırılacaklardı. Bir diğer örnek ise Dionysos üzerinden verilebilir, Dionysos şarap ve eğlence tanrısı olarak Olimposlu tanrılar tarafından pek de iyi gözle bakılmayan bir tanrıyken, Olimposlu tanrıların bitmek bilmeyen yasak aşkları ve evlilik dışı çocukları hiç cezayı hak eden bir durum olarak görülmemektedir. İşte bu yüzden “iyi ve kötü” sanıldığından da iç içe bir durum ki gerçek hayatta da bu durum karşımıza devamlı çıkmaktadır.
Biz ölümlü insanlar için de bu kişiye ve olaya göre etki-tepki görülmekte. Örneğin bir çıkar için yalan söylemek hoş karşılanmayan bir durumken, naziklik olsun diye söylenen bir yalan “beyaz yalan ” olarak isimlendirlip üstünde durulmuyor. Kültürden kültüre değişim gösteren bu yazılı olmayan kurallar, insanın empati yeteneğini geliştirmesi ve evrenselleşmesiyle tanrısal güçlere sahip olmasına neden olabilir, ki bu tanrısallık felsefik boyutlarda tüm mitolojik olaydan daha önemli olabilir.