Piramitte Graffiti

Eski Yunanca’da hiyeroglif “kutsal yazı ’’ demektir. Eski çağda kullanılmış bir yazı sistemi olup, Mısır Medeniyetleri’nin nesneleri, insanları ve olayları sembolleştirerek resime dökmesi ile meydana geldiği bilinmektedir. Peki Mısırlılar neden bu yazılara ihtiyaç duydu? Bu durumu, günümüz alfabelerinin ve yazı dillerinin oluşumu gibi değerlendirmek yanlış olabilir. Sonuçta Mısır Uygarlığına ait çözülemeyen bir sürü kalıntı bulunmaktadır. Mısırlıların günlük hayatları, ahiret inançları, ticari hayatları ve siyasal yaşamları dahi, bu yazı biçiminin yapılanmasında önemli bir rol oynamıştır. İlkel toplulukların düşünce tarzını anlamanın ilk yolu, hiyeroglifleri sanat eseri olarak değil aksine kullanılacak ve gücü simgeleyen nesneler olarak gördüklerini bilmektir.

İnsanoğlunun mağara çizimleri, 30.000 yıl öncesinden beri süregelen bir iletişim yöntemidir. İnsanlar doğada gözlemledikleri ve akıllarında ürettikleri imgeleri, birer öykü niteliğinde resimlemişlerdir. Bu dönemlerde insanların görselleri hangi kaygılarla yaptıkları sorusuna dinsel büyüler, av planları ya da iletişim kurmak gibi cevaplar verilebilse de Gombrich (2007: 43) gerçekte sanatı çeşitli biçimlerde etkileyen inanışların olduğunu belirterek, heykel ya da resimsel anlatımın bizim standartlarımıza göre güzelliğinden ziyade, yarattığı etki yani büyüsel olan etkiyi sağlayıp sağlamadığının daha önemli olduğunu bildirmiştir.

Mısır sanatının, geometrik düzenleme ve keskin doğa gözlemleri öne çıkan özellikleri olmuştur. Antik çağ görsel ifadede mitolojik hikâyeler ve felsefi anlatımların çağı olmuştur. Yani Mısırlıların inanış biçimleri, özellikle de ahiret inançlarını göz önünde bulundurduğumuzda, hiyerogliflerin çıkış noktasını sanatla değil zaruretle bağdaştırabiliriz.Ölümden sonra yaşama olan inançları ve mitleri sayesinde sistematik bir yazı sistemi meydana getirmeleri olağandır. Bilhassa mezar duvarlarına çizdikleri resim-yazılar ölümü ve sonrasını anlatır.

İbis Kuşu başlı kişi, Mısırlıların inancına göre bilgelik ve yazı tanrısı olan Thoth’tur. Antik Mısırlılar, onun “yeryüzüne yazıyı getiren kişi” olduğuna inanır ve birçok hiyeroglifte Thoth elinde bir papirüs parçası ile tasvir edilir.

Tarih öncesi dönemlerde en güçlü insan; en iyi savaşan ve silahları en etkili kullanabilen insan olarak görülüyordu. Firavunlar ve aileleri de en güçlü insan grubuna dahildi. Bu insanlar öldüklerinde silahları, hazineleri ve hatta dirildikten sonra kendisine yeniden hizmet etmeleri için hizmetlileri de onlar ile beraber gömülürdü. Rivayete göre, bir Firavun öldükten sonra hizmetlileri de onunla birlikte gömülmesin diye, Mısırlı bilgin kişiler Firavun’u ikna ederek hiyerogliflerin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır. Firavun’u ikna ederken kullandıkları sav ise günümüzde hepimizin gülüp geçeceği naifliktedir. “Bir firavun öldüğünde çalışanların onunla gömülmesine gerek yoktur, onların tasviri olan resim-yazılar kabire çizilirse, firavun dirildikten sonra da ona hizmet etmeye devam ederler.

İlk insanların mağara resimlerinde gözlemlenilen yırtıcı hayvan tasvirleri, insanların içlerindeki ölüm korkusunu ve sonraki nesile bilgi aktarım şeklini gösterir. Antik Mısır’da da hiyeroglifleri iletişim aracı olarak karşımıza çıkaran asıl sebep tıpkı ilk insanlar gibi içlerinde taşıdıkları ölüm korkusudur.

Söz konusu Mısır Medeniyeti olduğunda, yazının icadı da dahil olmak üzere her konuda onlarca sav ve mit bulabiliriz. Hayatlarının her noktasını efsaneleştiren, dinsel öğelerle bağdaştıran ve bugün bile çözemediğimiz mucizelere hayat veren bir toplumdan bahsediyoruz.

Başa dön tuşu