Jodie Comer (Villanelle) ve Sandra Oh’un (Eve Polastri) başrol oynadığı Killing Eve adlı dizinin ana konusu, adı geçen kadın başrollerimiz tarafından hayata geçirilen iyi ve kötünün çatışmasıdır. Her iki karakter de dizide kendi hikayelerini yansıtarak yer almış olsa da birbirleri ile bir çeşit çarpışma ve çatışma içerisine girmişlerdir ve bunun devamında birbirlerinden bir şeyler kazanmak ve birbirleri yüzünden başka şeyler kaybetmek arasında gidip gelen gelgitli bir ilişkiye sahip olmuşlardır.
Villanelle ve Eve hakkında dizinin bize söylemek istediği en kilit mesaj bu iki karakterin ikizleşme konseptine uygun olarak birbirlerini yansıtıyor olduklarıdır. Kendi öncelik ve hedeflerine sahip olan bu karakterlerin hikayeleri birbirleri ile iç içe geçmiştir, öyle ki birbirlerini tanıdıkça artan bir yoğunlukta av ve avcı rollerini üstlenmektedirler ve bu yaşananlara bağlı olarak tersine dönebilen bir rol durumudur. Kriminal yapısıyla Villanelle mükemmel bir suikastçidir, Eve ise obsesif karakteriyle harika bir detektif. Fakat Villanelle’in peşinde koşan Eve, kendisi ile karşı karşıya geldiğinde tecrübe bakımından eksik olduğundan avcıdan av pozisyonuna düşmektedir.
Birbirlerini dart tahtasındaki 50’lik Bullseye olarak hedef koşmuş bu iki karakter, dizinin gidişatı ile beraber birbirlerini taklit etmeye ve birbirleri haline gelmeye başlar. Bu şekilde birbirlerinin gerekçelerini daha iyi anlarlar. Bu durumun bir başka sonucu da aralarında gelişen cinsel çekimdir. Bütün bunlar aslında izleyicilerin karakterler hakkındaki görüşlerini büyük bir oranla etkilemektedir, çünkü izleyici görüşü karakterlerin başka karakterler ile sahip oldukları ilişkileri ile şekillenmektedir.
Eve’in kötücül tarafa evrilmesi ile Villanelle kendi içinde merhamet duygusunu keşfeder ve bu şekilde ikizleşme konsepti gözler önüne serilmiş olur. Dizi karakterlerimizin götürdüğü yere gitmektedir ve bu sebeple daha dikkatli gözlerle izlenilmesi gerektiğini düşündüğüm Killing Eve’in listenizde yer almayı hak edecek bir dizi olduğunu düşünüyorum.
