spor

Jesse Owens: Altın Madalyalı Pompacı

Jesse Owens; başına gelen binlerce kötü olaya rağmen rekor üstüne rekor kıran, birçok altın madalya sahibi atlet…  Hitler’in aryan ırk fikrine tapan binlerce ‘sarı’ ile dolu olan Nazi Almanyasında tabiri caizse döktüren, bu fikri yerle bir eden onlarca atletten en ünlüsü…

ABD’de ırkçığılın çooook normal sayıldığı, aynı musluklardan su içilmeyen, aynı cafelerde oturulamayan zamanlarda Alabama’da, 10 çocuklu ailenin en küçüğü olarak doğmak zaten hayata 3-0 geride başladığını daha sonra hissettirecekti Owens’a. Irkçılık yüzünden ailesiyle Clevland’a göç etmek zorunda kalan Owens, orada akranlarının rekorlarını egale etmeye başlayınca, yeteneğini fark eden bir hocası sayesinde kendini bir anda Ohio Devlet Üniversitesi koşu takımında buldu.

Üniversitede de başarılarına devam eden Owens, burada da Ulusal Atletizm Şampiyonası’nda 3 dünya rekoru kırmayı başarır. Ancak siyah olduğu için wonderkid olmak çok da bir işe yaramadığından, hala çok ağır bir şekilde ırkçılığa maruz kalıyordu. Yalnızca siyahlara ayrılan yurtlarda kalıyor, takım arkadaşlarıyla aynı restoranlarda yemek yiyemiyor, hatta otobüste tek başına yemeğini yemek zorunda kalıyordu.

Owens’ın başarısı tüm ülkenin dikkatini çekip Berlin Olimpiyatları için ülkesi ABD’yi temsil etmesi istenene kadar bu durum böyle devam etti. Gariptir ki Berlin’e ulaştıklarında ise artık takım arkadaşlarıyla kalabiliyor, aynı restoranda yemek yiyebiliyordu. Başarısı öyle yayılmıştı ki, siyah bir sporcuya verilen ilk sponsorluk, Adidas tarafından Jesse Owens’a verildi çünkü kendi ülkesinde kırdığı rekorlardan sonra ülkesinin en büyük madalya umudu haline gelmişti ve namı kendinden önce Berlin’e ulaşmıştı. Böylelikle ülkesinde uğradığı ırkçılığa rağmen bir anda herkesin koşarken izlemeyi en çok istediği atlete dönüşmüştü.

Olimpiyatlar sırasında herkesin Hitler’e stadı terk ettiren adam olarak lanse ettiği Owens bu olayın gerçeği yansıtmadığını ve Hitler’in kendisini uzaktan da olsa tebrik ettiğini söylemiştir. Ancak asıl ayrımcılığı dönemin ırkçı başkanı Roosevelt tarafından gördüğünü dile getirmiştir. Öyle ki devlet erkanından kahraman olarak döndüğü ülkesinde ne bir tebrik telgrafı, ne de bir teşekkür gelmemişti. Hatta olimpiyat sporcuları adına düzenlenen yemeğe bile sırf siyah olduğu için neredeyse bir insanın sığamayacağı servis asansöründe, kimselere görünmeden çıkmak zorunda kalmıştır.

Owens bir siyah olarak ülkesine bunca gurur yaşatmışken belki de artık ülkesinde ona karşı işlerin daha ‘normal’ ilerleyeceğini düşünmüştür… Ama hiçbir şey sandığı gibi ilerlememişti. Sadece siyah olduğu için iş bulmakta zorlanan Owens, olimpiyatlarda altın madalya kazanmış bir ‘pompacı’ olarak hayatına devam etmek zorunda kaldı… Kendisine bu durum sorulduğunda ise ‘’Ne yapsaydım? Sonuçta altın madalyaları yiyemezsin değil mi?’’ diye cevap vererek durumun ne kadar acı olduğunu gözler önüne sermiştir.

Kendinden sonra gelen nesillere bir öncü olarak görülen Owens, bugün belki de ABD’de siyah sporcuların burs alarak hayatlarına devam etmesinin en büyük sebebi… Irkçılığın ne denli büyük bir hastalık olduğunu da gözler önüne seren Owens’ın hikayesi, ırkçılığa dair bir şeyleri değiştirmiş olsa da maalesef her şeyi değiştirememiş ki bugün George Floyd ve nice siyah insanın uğradığı zulüm bitmiyor…

Başa dön tuşu