Kayayım mı?

İzlemesi gayet keyifli olan bu sporun, ilk oynanışı Ortaçağ sonunda İskoçya’da olduğu tahmin edilmektedir. Renfrewshire’deki Paisley Manastırı binalarının yanında, buz üstünde taşlarla Şubat 1541’de yapılmış bir yarışmadan bahseden kayda rastlanmaktadır. 1565 tarihli iki resimde Baba Pieter Brueghel’in, Flaman köylülerini curling oynarken resmetmiştir.

1924 yılında ilk kez Kış Olimpiyatlarına kabul edilse de, düzenli olarak olimpiyat oyunlarının programında yer alması, 1998 Kış Olimpiyat Oyunları’nı bulmuştur. Dünyada hedefi tutturmaya çalışan, kayıtlı 1 milyon 200 bin curling oyuncusu vardır. Yegane amacı granitten yapılmış dairesel taşı, buz üzerinde kaydırarak hedefin merkezinde durdurmaktır.

Hedef “ev” adı verilen klasik Türk dizi senaryoları gibi iç içe geçmiş halkalardır. “Rink” ise iki ucunda hedef tahtası şeklindeki evlerin bulunduğu bir buz pistidir. 3,66 m çapındaki evlerin önünde, 6,4 m mesafede oyun hattı, bir diğer deyişle “hog” bulunur. Oyundan önce pistin hazırlanması sırasında, dahiyane bir fikir olan buzun üzerine su damlalarının püskürtülmesiyle çakıl denilen yüzey oluşturulur. Çakıl ile taşın sürtünmesinden taş dışa doğru yahut içe doğru dönerek ilerler, bu da güzergahın kıvrılmasına -curl- yol açar. Bu çakıl katmanının, oyun süresince aşınması ile bu kıvrılma da oyun boyunca değişir. Bir takımın birden fazla sayıda taşı, merkeze diğer takımın taşlarından daha yakınsa o kadar sayı alma şansı vardır. Bu nedenle son taşı atma ya da curling deyimiyle “çekiç hakkı” oyunun en önemli detaylarından biridir.

Curling için kullanılması zorunlu olan özel oyun malzemeleri ise fiyakalı bir ayakkabı, fırça ve taştır. Ayakkabılarının tekinin tabanında kaydırıcı olarak adlandırılan, teflondan veya benzeri bir maddeden pürüzsüz bir hat vardır. Kaydırıcının amacı, atış yapılırken kaymak ve atışı daha rahat kullanmaktır. Kaydırıcı solak oyuncuların sağ ayağındaki ayakkabısına, sağ ellerini kullananların ise sol ayağındaki ayakkabısına konur. Kaydırıcı konan ayakkabının, diğer tekinin altında ise oyuncu taşla beraber kayıp gitmesin diye kauçuk bir taban bulunur. Fırça ise taşın önündeki buz yüzeyini süpürmek için kullanılır. Hızlı süpürme, taşın ilerlediği yoldaki buzu eritir ve taş ivmesini korur. Ayrıca bazı oyuncular taşı fırlatırken süpürgeleri dengelerini sağlamada kullanabilirler. Geçmişte mısır püskülünden yapılan fırçalar, kullanılırken bugün bu spora özel fırçalar kullanılmaktadır. Taş ise 19,96 kg’dır ve üzerinde fırlatıldığında dönmesini sağlayan taşıma sapı bulunur. Eğer sap taş boyunca döndürülmüş ise -sağ elli atıcılar için saat yönünde, solak atıcılar için saat yönünün tersine doğru- atış “in turn” kabul edilir ve eğer sap, taştan uzağa doğru döndürülmüşse -sağ elli atıcılar için saatin ters yönünde, solak atıcılar için saat yönüne doğru- “out turn” denir. Taşın altı düz değil kıvrımlıdır. Bu dar çalışma yüzeyi nedeniyle buzun üstünde bulunan çakıl tabakasının, taşın hareketine katkısı olur.

İskoçlar kaliteli taşların, Ayrshire sahilindeki Ailse Craig’de bulunan Ailsite adı verilen belirli bir granitten olması gerektiğine inanırlar. Eskiden, bütün curling taşları bu granitten yapılırdı. Lakin ada şimdilerde doğal hayatı koruma altına alınmıştır ve artık madencilikte kullanılmamaktadır. Birçok curling kulübü Ailsite’a başka granit taşlar yapıştırılarak yüzey oluşturulmuş taşları kullanırlar. Ada halkı yıllardır değişen taşın ayıbıyla yaşamaktadır.

Türkiye bu sporun neresinde diye soracak olursak, ülkemizde son 10 yıldır bilinmektedir. 2017 yılında beklenmedik şekilde tarihi bir başarı elde edilmiştir. Milliler, hem kadınlar hem de erkekler kategorisinde dünya ikincisi olmuştur. Türk halkı, sanılanın aksine sokaklara dökülmemiş, hiçbir şey olmamış gibi evlerinde “chill” bir şekilde oturmayı tercih etmişlerdir.

Bu yazıyı sonuna kadar sıkılmadan okuyan tüm dünyadaki gönül dostlarına sesleniyorum: Bul beni yiğidim!!

Başa dön tuşu