bi'şeyler

Normalliğin Normal Azabı

Normallik konuşuluyor, her yerde. Normal, normal olmak, normal hissetmek, normal yaşamak, normale dönmek… Öncelikle normal olmadığını kabul etmemiz gereken bir durum var ki binlerce insan kaybetmek, hem de bu kadar büyük bir çaresizlikle… Bu normal değil. Deprem normal, bunca kayıp normal değil. Bu çaresizlik, bu kadar ihmal normal değil. Ruhum hala bunun çığlıklarıyla dolu.

Geçenlerde biri tüm bu yaşananların dışında nasılsın diye sordu; durdum, bekledim, düşündüm… Sahi nasıldım? Hayatımda neler oluyordu, ne hissediyordum, kaygılarım nelerdi? Normalim neydi benim? Biraz düşününce içinde pek de sabit hissetmediğim bir normalim vardı aslında. 28 senedir -henüz kalbimin durduğuna dair bir kanıtım olmadığından- bilfiil hayatta ve bu ülkedeyim, hayatım neredeyse her hafta yeni bir normalle geçmiş. Yıllardır kendi hayatımı kabul etmeye çalışırken her gün yeni bir toplumsal normale karışmış kendi normallerim. Yaşadığım şey, sürekli dönüşüp değişen normaller silsilesiyle yaşamda kalma güdüme sarılmak olmuş.

Kendini sürdürebilmek için yaşam çeşitli koşullar yaratır ve bu koşulların içinde normallik zaten sabit kalan bir şey değildir. Normallik dediğimiz şey, o an içinde bulunduğumuz şartlarla dengelenebilmek aslında. Bunu, durumu kabullenebilme derecesinden sonraya koyuyorum. Elimde olmuş olanı değiştirebilecek güç yoksa eğer, yaşamda kalabilmek için, o durumun bana getirdiği çoğu şeyi kabul etmek benim normalim. Getirdiği acı, yas, zorluk da buna dahil. Amacım; toksik bir pozitiflik yaratıp yaşamın bana getirdiği her şeye sarılıyor, normale indirgiyor ve sevinç içinde hayatıma devam ediyorum demek değil. Bu yaşamdaki sonluluğu, yaşadığım gezegendeki hareketliliği kabul ederken; bazı şeylerin de yaşamın kendisinin değil, insanların bana getirdiğinin de farkında olarak sorguluyorum.

Kabul etmek, yani artık yeni bir normalimin olması ne hareketimi ne mücadelemi ne de duygularımı yok etmiyor, unutturmuyor aslında. Yalnızca dönüştürüyor; başka bir hüzne, başka bir acıya, başka bir sevince, başka bir öfkeye, başka bir kontrol durumuna, başka bir yönetime, başka bir şehre, başka konulara, başka yazılara, başka bir bene… Ve farkındayım, bu oldukça yorucu.

Normalliğin de normal bir azabı ve yenisi var, dönmek istenilen o eski de yok artık. O nedenle eskiye dönme tutkusunun hayalini yaşamaktan ziyade yeni normalin dengesini kurmak, hissimin kabulüyle yapabileceklerimi yapmak ve yaşama bunlarla devam etmek durumunda hissediyorum kendimi. Her gün, her dakika kartların yeniden açıldığı şu güzide toprak parçasında, her an yeni bir koşulla yaşamda kalma mücadelesinde hepinize kucak dolusu sabır ve kabullenmesi daha kolay normaller dilerken bunun yanında içten bir sarılma armağan ediyorum.

Dipnotum: Yazdığım her şey bana ait, benim yaşadıklarımın, his ve düşüncelerimin birer parçası. Bunlar bir akıl verme veya bir üsteleme değil. Yalnızca söyleyecek çok şeyi varken bu kelimeleri kullanmayı tercih etmiş biriyim. Her birimiz farklı hızda farklı durumlar yaşıyoruz. Her şey kendi içinde, en yoğun biçimde kendi azabını barındırıyor herkes için, bunu biliyor ve tek kelimem bile birini incittiyse eğer af diliyorum.

Başa dön tuşu