Hani mutluluktu aşkın sonu?

Asıl adı Belgin Sarılmışer olan Bergen, 16 Temmuz 1960 Mersin doğdu. Bergen, sahne ismini gazetede Norveç’in Bergen kentiyle ilgili bir haber görmesiyle tercih etmiştir. Kadın cinayetlerinin üst üste geldiği son dönemlerde, toplumsal hafızamızın en üzücü anılarından olan “Bergen cinayeti” maalesef bir son olmadı.

Arkadaş arasında sesi hep övülen Bergen, 1979’da sahne teklifi almasıyla kariyerine başladı. Farklı şehirlerden, yeni teklifler gelirken, tercihini Adana’da bir mekandan yana yapan Bergen, her gece kendisini izlemeye gelen bir adamdan rahatsız olmaya başladı. Halis isimli bu adam, en ön masadan gözlerini Bergen’e dikerek devamlı olay çıkarmaya başlamıştı. Halis’in gönderdiği çiçeklerle ilanı aşk etmesine, Bergen her defasında çiçekleri çöpe atarak karşılık veriyordu. “Beni tanısan seversin” notunu okuduktan sonra, yeni bir şehirde duygusal boşlukta olan Bergen, bir şans tanımak istedi ve sonun başlangıcı olarak ilk kez çiçekleri çöpe atmadı.

Taksitle araba alan Bergen’in, senetleri bitmeden arabası alevler içinde kaldı. Depresyondaki Bergen’in yanında yine Halis vardı. Duygusal boşluğu zaten dolduran Halis, arabanın yanmasıyla maddi boşluğu da dolduruyordu. Yaşananlardan sonra durumu sorgulayan Bergen, Halis’e karşı boş olmadığını farketti. Ancak araba olayının aslı çok farklıydı, Bergen’in çok sonradan öğrendiğine göre arabayı zaten Halis yaktırmıştı. Bu olaylardan sonra Bergen, ikinci darbeyi de Halis’in organize ettiği sahte evlilikte yaşadı. Öyle ki nikah memuru, şahitler hatta orkestra bile sahteydi. Bu sahte evlilik boyunca defalarca şiddete maruz kaldı.

Her yalan gibi bu sahte evlilik de aydınlandı ve aslında Halis’in başka bir kadınla evli olduğu ortaya çıktı. Bergen’e takıntısına devam eden Halis, devamlı boşanacağını söyleyerek ikna etmeye çalışıyordu. Müslüm baba “Seninle yaşanmıyor, sensizken de olmuyor” sözünü adeta Bergen için söylemişti. Tekrar depresyona giren Bergen, ne Halis’le olabiliyordu ne Halis’siz. Karısından boşandıktan sonra Bergen’e sahneyi bırakması şartıyla gerçek bir evlilik teklifi yaptı.

Bu kez gerçekten evlenen Bergen, 9 Ocak 1982’de günlüğüne ‘evlendim’ diye yazdı. Ardından asla bitmeyen kavga ve şiddet… Bu şiddetten İzmir’e kaçarak kurtulan Bergen, huzuru yeniden sahnelerde aradı. Uzaktan tacizine devam eden Halis, “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dediğinde bu çapta bir olay yaşanacağını kimse tahmin edemezdi. İzmir’de yeniden doğan Bergen, dikbaşlılığıyla şarkı söylemeye devam etti. “Dik kafalı” Halis’in gönderdiği adam, elindeki kovayı Bergen’e doğru salladı. Kovanın içindeki kezzap yüzünden, Bergen’in yüzünde ve vücudunda yanıklar oluştu. Saldırı sebebiyle sağ gözünü kaybetti. Şu an bildiğimiz Bergen imajı da bu saldırı sonucunda oluştu.

İlişkileri bu saldırı sonucunda bile bitmedi. Halis hapse düştükten sonra, Bergen onu ziyaret ediyor ve para götürüyordu. Bergen’in yeğenine söylediği şu söz ilişkilerini özetliyordu “Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar sevgisinden bir şey götürmez.”

Halis’in hapishanede olmasından fırsatla, Bergen İstanbul sahnelerinin altını üstüne getiriyor hatta yurt dışı turnelerine dahi çıkıyordu. Bülent Ersoy ve İbrahim Tatlıses’in sahne aldığı mekanlarda şarkı söylemeye başlayarak kariyer zirvesine ulaştı. Daha önce verdiği kararlar gibi yine kariyerini seçmeyerek, Halis hapisten çıktıktan sonra onunla tekrar birleşti. Aralarındaki toksik ilişki sebebiyle en sonunda boşandılar.

Anadolu turnesine çıkan Bergen, annesiyle Kayseri’den çıkıp Mersin’e doğru yol alırken, Halis’in onları takip ettiğini fark etti. Annesi emniyeti arayıp durumu bildirmişti. Verilen cevap klasikti “Gereken tedbir alınacak.” Tarsus-Pozantı E-5 karayolunun üzerinde, Gülek Kasabası’nda bulunan Aspava Lokantısı’nda gece 04.00 sularında Halis, Bergen ve annesinin karşısına çıktı. Halis ile tartışan Bergen, arabasına doğru hareketlendiğinde Halis’in ateşlediği altı kurşun bedenine saplandı ve 15 Ağustos 1989’da aracın şoför koltuğunda can verdi.

Aradan geçen senelerin, kadın cinayetlerine etkisinin bu kadar az olduğu bir ülke daha yoktur sanırım. O gün “Gereken tedbir alınacak” diyen polisle, bugün “Ben öldürüldükten sonra mı bana yardımcı olacaksınız” yazacak kadar isyan ettirilen ve sonunda kocası tarafından öldürülen Ayşe Tuğba Arslan arasında hiçbir fark yok. Cinayetlerin azalarak değil tamamıyla bitmesi temennisiyle…

Başa dön tuşu