Mektep

Kerhane sözcüğünün, Farsça ’da “işyeri, fabrika” anlamına gelen kâr-haneden geldiği düşüncesi çok yaygındır. Ancak bir diğer fikir ise kelimenin aslının Arapça “kerh” sözcüğü olduğudur, “iğrenme, tiksinme” anlamına gelir. Zamanla kerhin sonuna Farsça “ev” demek olan “hane” eklenmiş, “kerhhane” olmuştur. Kelime söylene söylene hafiflemiş, neticede bugünkü ismiyle “kerhane” haline gelmiştir.

Bilinen ilk genelevler Osmanlı’da illegal olarak 1812 yılında II. Mahmut döneminde açıldı. Legal olarak ise, 1884 yılında II. Abdülhamit’in izniyle -ker­hane yönetmeliğiyle- Galata ve Pera’da açıldı. Sonrasın ise Anadolu’da yaygınlaştı.

Arjantin’de erkek nüfusunun fazla olması, fuhuşun artmasında temel sebep olurken, Osmanlı’da sebep farklıydı. İstanbul, Karadeniz’e sınırı olan devletlerin gemilerinin uğrak yeriydi. Ayrıca İstanbul, Avrupa ile Yakın Doğu’yu birleştirdiğinden birçok yabancı İstanbul’u ziyaret ediyordu. Ziyaretçileri garda veya limanda karşılayan rehberlerin, genelevler ile bağlantıları vardı ve bu kişiler İstanbul’da fuhuşun artmasında önemli bir rol üstlenmişlerdi. Ek olarak savaşın yorgunluğu, ekonomik yetersizlik, ahlak gibi geleneksel normları yıktı. Fuhuşun hızla artmasıyla frengi, bel soğuklu­ğu Anadolu’nun dört yanına yayıldı.

Polis raporlarına göre, İstanbul’da toplam 3 bin 104 resmi ve binin üzerinde kaçak çalışan kadın vardı. 1915 yılında genelev sayısı 359’a ulaştı. Durum o kadar engellenemez şekilde büyüyordu ki kandınlara çalışma izni verilmeye başlandı. TBMM’nin 30 Aralık 1920 tarihinde “frengi kanunu” adıyla bilinen yasa tasarısı güçlükle çıkarıldı.

-Fuhuş bir dönem o kadar yaygınlaşır ki adı sadece fuhuşla anılan sokaklara halk artık isimler vermeye başlar; Melek Girmez Sokak. 1812 yılındaki veba salgının nedeni olarak bu sokak gösterilir. Sokaktaki genelevler yıkılır, yerine ironik bir şekilde Hidayet Camii yapılır.-

Kanundan sonra, “suç üstü” yakalanan kadınlar muaye­neye götürülerek işi bırakma­ları için yardımlarda bulunul­du. Yapılan uygulamalar sonuç vermiş olacak ki cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, 1925 yılında hayat kadını sayısında azalmalar baş­ladı. İstanbul’da kayıtlı hayat kadını sayısı 1927’de 793’e kadar düştü. Demokrat Parti iktidarı döneminde; gazino ve pavyon gibi eğlence mekanlarının artmasıyla ge­nelev ve hayat kadını sa­yısı yeniden arttı. Öyle ki 60’lar sonunda, Amerikan 6.filo askerleri için İstanbul’da genelevler temizlenerek beyaz badana yapıldı! Gerçi yapılması pek de bir işe yaramadı. Dönemin sol grupları genelevlerde çalışan kadınları protestoya davet etmiş ve davet olumlu sonuçlanmıştır. Karaköydeki genelevlerin kapısına gelen askerler, kapılar açılmayarak grevde olunduğu söylenerek geri çevrilmiştir.

Ernest Hemingway anılarını yazdığı defterde Karaköy genelevleri için “Avrupa’daki refah döneminin en çılgın yılları bile buradaki fuhuşla yarışamaz.” demiştir.

Günümüzde, seks işçilerinin genelevlerden bağımsız olarak da çalışması sebebiyle “iş” sabit mekanlardan çıkarak mobil bir duruma dönüştü. Bu durum, eskisine nazaran olumlu ve olumsuz etkilere neden oldu. Kadınlar, artık kendi belirledikleri ücreti ve kişiyi aracısız olarak seçerken, aynı ev içindeki destekten yoksun kalmaları sebebiyle yaşanabilecek güvenlik problemlerine karşı savunmasız hale geldiler. Yıllardır uğraşılsa da bu durum kontrol altına alınamamıştır. Ülkemizde 100.000’den fazla kadının bu sektörde çalıştığı tahmin edilse de bu sayının yalnızca 15.000’i resmi kayıtlı seks işçisidir.

Başa dön tuşu