sex

Cinsiyet Belası

Judith Butler, toplumu toplum yapan en temel unsurlardan biri olan kimlik unsurunu, insanların yeniden düşünmesi gerektiğini öne sürmüştür. 1999’da yayımlanan Cinsiyet Belası adlı kitabında seks, kimlik, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet gibi terimler hakkında sorular sorarak, bu soruların insanların kimliklerini nasıl belirlediğini açıklamıştır.

Judith Butler’a göre cinsiyet; kadınları ve erkekleri  temel olarak belirli bir davranışa iten, hem kadına, hem de erkeğe belirli rolleri benimseten, sosyal olarak yapılandırılmış performatif bir pratiktir. Kadın terimini problematik olarak gören Butler, bu terimin fallus merkezli toplum tarafından oluşturulduğuna inanmıştır. Cinsiyetin toplum tarafından oluşturulmuş bir kurgu olduğunu savunan Butler, toplumu sadece erkek ve kadın olarak ayırırsak, orijinal bir performans bekleyemeyeceğimizi de eklemektedir. Erkek ve kadın davranış rollerinin kültür ve medya aracılığı ile toplum tarafından güçlendirildiğini, bu rollerin  biyolojik bir dayanağı olmadığı fikrini savunur.

Cinsiyetin toplum tarafından belirlendiği fikri abartı olarak görülse de, doğduğumuz günden beri kadına ve erkeğe biçilen roller, aslında biz doğmadan belirlenmiştir. Yani daha ana rahmindeyken, ebeveynlerimiz bebeklik sürecinde ne renk giyeceğimize karar verirken, biz bu durumun farkında olmadan büyüyoruz. Daha doğmamış bebeğin cinsiyeti belirlenmeden erkeğe biçilen ”mavi” rengi, kadına biçilen ”pembe” rengi bile, kadın ve erkeğin bir rengi olduğunu bize gösteriyor. 

Cinsiyet kavramını performatif olarak gören Judith Butler, queer kavramı  (ikili cinsiyet sistemine uymayan, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim veya her ikisini de içine alan bir şemsiye terimdir.)başta olmak üzere heteroseksüelliği de ayrımcılık yapmadan aynı paydada toplarken, kimliğimizi oluşturan etkenin kavramlar olmaması gerektiğini bize aşılar.

Erkekler çocukluk dönemlerinde silahlarla, arabalarla oynarken; kadınların oyuncak bebeklerle evcilik oynaması, daha çocukluk yaşlarımızda gösterdiğimiz performansın cinsiyet tarafından belirlendiğini bize kanıtlıyor. Kimliklerimize göre giydiğimiz renkler ve modeller bilinçaltımıza o kadar işlemiştir ki, bir erkeğin parlak bir jean ya da mini bir etek giymesini beklemek, topluma çok uzak bir görüştür.

Yüzyıllardan beri, her toplumda süregelmiş tartışma konusu olan ”cinsiyet” kavramını Judith Butler açısından yorumlamak, belki de doğumdan ölüme kadar üzerimizde baskısını hissedeceğimiz bu koca yükü hafifletmekte fayda sağlayacaktır.

Başa dön tuşu