Egon Schiele: Seks ve Ölüm
”Hayatta var olan çirkinlikleri, güzelmiş gibi gösteren sanat anlayışı insanları kandırmaktır…”
Bugün sizlere bir sanat dehası olan Avusturyalı cüretkâr sanatçı Egon Schile’ ı tanıtacağım. Schile’ın ölümünün üzerinden 100 yıldan fazla geçmesine rağmen cüretkarlık konusunda kendisini geçen bir sanatçı henüz ortaya çıkmamıştır. Schiele nü resim anlayışını değiştirmiştir. Favori temaları Sigmund Freud ‘a benzer olarak seks ve ölümdür. Onu sanata başlatan şey hayatının en büyük trajedisi olan babasının ölümüdür. Hatta yıllar sonra babasının ölümü hakkında hayatının en büyük acısı olduğunu ve o acıyı hissedip ilham almak için babasının ayak bastığı yerlere gittiğini söylemektedir.
“Bilemiyorum soylu babamı benden gayri büyük bir acı ile hatırlayan kimse var mıdır? Bugün sürekli bir zamanlar onun bulunduğu yerlerde geziniyorum ve büyük bire acı çekiyorum. Ben her yaratığın ölümsüzlüğüne inanırım, bu nedenle mezarları çiziyorum, çünkü ancak böyle ölüler benimle beraber yaşıyor…”
Gelelim Egon Schile’ı diğer sanatçılardan ayıran özelliğinin ne olduğuna. Egon Schile dönemindeki empresyonist sanatçılar gibi detaylı ve renkli çizimler yapmaz onun eserleri dönemin eleştirmenleri tarafından ham ve bitmemiş olarak görülür. 20li yaşlarındayken insan vücudu çizmeyi takıntı haline getirir. O güne kadar kadınların örtülen bölgelerini odak alarak resmetmeyi benimser. O dönemlerde tabu olan kadınlar arası cinsel ilişki ve mastürbasyon konularını da ele alır. Schiele nü çizimlerine küçük kız kardeşiyle başlar ve bu aralarında ensest bir ilişki olduğuna dair dedikodulara sebep olur. Hatta reşit olmayan bir modeli baştan çıkarmaya çalıştığı iddiasıyla hapse bile atılır. Fakat Schile’ın tek sorunu nü çizime gönül vermek değildir. 20li yaşlarında ortaya çıkan hastalık derecesinde narsisizm sorunu vardır ressamımızda. Hapishanedeyken annesine yazığı mektuplarda kendisinden şöyle bahseder
“Dünyanın bütün güzel ve soylu özellikleri sanki benim üzerimde toplanmış. Çürümesinden sonra dahi sonsuz bir canlılık bırakacak bir meyveyim. Beni doğurmuş olman senin için büyük bir övünç kaynağı olmalı… “
Narsisizmin bir diğer kanıtı da süreli olarak kendini resmetmesidir. Bu otoportrelerde kendisini olduğundan daha yakışıklı ve ayrık parmaklarla resmeder. Sanatçımıza göre ayrık parmaklar her insanın yapamadığı ayırt edici bir özelliktir. Bunu göstermek için çoğu otoportlerinde ve fotoğraflarında ellerini bu şekle getirir. Bu onu ayırt eden, hatta özel kılan bir özelliktir. Yıllar sonra bu rahatsızlık o kadar kontrolden çıkar ki Leonardo Da Vinci’nin İsa’nın son akşam yemeği adlı eserini kendisine uyarlar fakat masanın başında İsa yerine kendini resmeder. Bu tavrı insanları çileden çıkarır.
Schiele 28 yaşında karısından üç gün sonra İspanyol gribi nedeniyle hayata gözlerini yumar ve bizleri bütün tepkilere rağmen 100 yıl sonra bile konuşmaya devam ettiğimiz eserleriyle baş başa bırakır.