sanat

Tim Hecker: Kendi Başına Bir Kıta

Her Tim Hecker albümü, kendi başına bir kıta gibidir: keşfedilmedikçe var olmayan, haritası yalnızca seslerle çizilen bir kıta. Kanada doğumlu bu sanatçı, yirmi yılı aşkın süredir müziği kelimeler olmadan bir hikâye anlatmanın yolu haline getirdi. Onun albümlerini açıp shuffle modda dinleyemezsiniz; “This Is Tim Hecker” listeleri de o büyüyü vermez. Çünkü her albüm, başlı başına bir dünya. İçine girmeniz, sırasıyla şarkıların atlasını adım adım dolaşmanız gerekiyor. Aksi halde harita elinizde dağılır.

2009 tarihli An Imaginary Country tam da böyle bir albüm. Daha ilk parçalardan itibaren kendinizi sisli karalarda, uçsuz bucaksız okyanus kıyılarında kaybolurken buluyorsunuz. Albüm ilerledikçe hayali bir ülkenin coğrafyası kulaklarınızda şekilleniyor. Ama bu yolculuğun gücü, parçaların sırasıyla birbirine bağlanmasında.

2016’da yayımlanan Love Streams ise bambaşka bir deneyim sunuyor. Hecker burada insan seslerini melodiden çok bir dokunun parçası haline getiriyor. Sanki görünmez bir koro, yankılar içinde çoğalarak katman katman üzerinize geliyor. Bu ses cümbüşü zaman zaman insanın içine dar bir alan açsa da, aslında içsel kaosun dışarıya taşan saf bir yansıması. Albüm baştan sona sizi içine çeken bir akıntı gibi; ortadan başlamak ya da parçaları tek tek dinlemek, o yükselişi ve taşmayı boşa çıkarıyor.

Hecker’ın müziği sözsüz ama asla duygusuz değil. Kimi zaman huzursuz edici bir melankoli, kimi zaman büyüleyici bir dinginlik; bazen de ikisinin aynı anda çarpışması…Onu dinlemek bir film sahnesi izlemek gibi, ama gözleriniz kapalı. Görüntüler yok; sadece sesin kurduğu bir coğrafya var.

İşte Tim Hecker’ı özel kılan tam da bu: Her albümünü bir bütün olarak tasarlıyor, adeta bir roman veyahut bir film gibi. Dinleyiciye düşen tek şey ise de, bu ses katedrallerine adım atmak ve yankılar arasında kaybolmaya izin vermek.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu