Teşhisi konulmuş obsesif kompulsif bozukluğu olan birinin şarkılara, olanca kuvvetiyle takılması şaşırtıcı değildir. Tümüyle şaşırtıcı olan, bu tuhaf sızıntının ruhumda oluşturduğu daima uyanık kalma hali. Bunu kabullenip yola devam ettiğimde, önümde açılan yola hem hayret etmiş hem de hayran kalmıştım. Rising Appalachia’nın takıldığım şarkısı Find Your Way, yine beklemediğim bir anda Büyük Ev Ablukada’nın Arayan Bulur’uyla bulanık bir köprü oluşturdu. Zaten şarkıların, bilinçli ya da bilinçsiz birbirine göz kırpmasına da bayılırım.
Find your way, özetle yapabilene dek sahtesiyle/bozuğuyla oyna, heyecanlanmadan koşmadan bir yolunu bul; ne yap ne et kendi yolunu bul; Arayan Bulur, bir nevi arayan Mevla’sını da bulur, belasını da diyor.
Tam da bu noktada, kesiştiğim ruhlarla kulüp kurma isteğim, şarkıda bahsi geçen sonu gelince illa bir yolunu bulup bana hiç acımayacağı hakikatine dönüşüyor. Kibirle geçtiğim yollar nazikçe, ağız tadıyla bir çekip gidememeyi, insan etinin ağırlığını ve çektiğim kahrı ayağıma dolayarak gösteriyor. Bir yolunu bulup becerebilirsem ufalanıyorum, gebere gebere de çoğalıyorum.
Varoluşumun başından beri göğsümde çakılı duran kibrin, kimine göre kütlenin üstündeki, kimine göre ruhun berraklığındaki ahenkli gezintisi; varlığımı iyice ağırlaştırıyor. Fakat bu göçükten kaçamıyorsam kovalanmanın da cehennemi var ve kusura bakma insan büyüdükçe kendine benziyor.
Yol üstünde kendiminki de dahil birçok cinayetin, birçok defa faili oluyorum. Her zaman kendim olmayı beceremeyip sıkça başkalarının kıyafetlerini giyiyor, saçlarını, yüzlerini ve ilişki çemberini sahipleniyorum. Burada ise devreye hükmen Find your way’in, “Root yourself before you fly” diyen sözü giriyor. Ben bir beni bulup içine girip saklanırsam, kim beni bulur? Olduğum gibi, olduğum gibi bul.