sanat

Bir Ananas Meselesi

1675 civarında, Hollandalı ressam Hendrick Danckerts tuvaline hayli tuhaf bir sahne aktardı: İngiltere Kralı II. Charles, Hampton Court sarayının bahçesinde kendisine uzatılan bir ananasa bakıyor. Sunumu yapan kişi, sarayın baş bahçıvanı John Rose. Yüzlerde ciddi bir ifade, duruşlarda törensel bir dikkat var. Adeta krala tropikal bir meyve değil, yeni bir kıta armağan ediliyor.

Oysa bu sahnenin komik bir tarafı da var. Çünkü 17. yüzyıl İngiltere’sinde ananas, sıradan bir meyve olmaktan çok uzaktı. Tropik iklimlerde yetişen bu dikenli mucize, Britanya’nın soğuk toprağında asla filizlenmiyor; Karayipler’den gemilerle haftalar süren yolculuklarla getiriliyordu. Öyle ki bir ananasa sahip olmak, neredeyse taç giymekle eşdeğerdi. Bazı zenginler bu egzotik meyveyi sofralarına süs olarak koyar, ardından kiralayıp iade ederdi. Denilecek o ki; ananas yiyemeyecek kadar değerliydi.

Danckerts’in tablosunda ananas, kralın elinde bir tür güç nişanına dönüşür. Antik Yunan ve Roma’da tanrılar nasıl zeytin dalı, asa ya da küreyle betimlenirdiyse; II. Charles da eline imparatorluk topraklarının meyvesini almıştır. O küçücük meyve, deniz aşırı sömürgelerin, tropik topraklarda çalışan binlerce görünmez işçinin sembolüdür aslında. Ama resim bu hikâyeyi parlatır, tatlandırır, kabuğunu soyup sadece statüsünü geride bırakır.

Ananas, bu açıdan 17. yüzyıl İngiltere’sinin en ironik imparatorluk sembolüdür. Görünüşte zarif, tadıyla asidik ve baş döndürücü; ama kökeninde sıcak iklimlerin sömürüsü vardır. Belki de bu yüzden Charles’ın ifadesi o kadar ciddi: bir meyveye değil, kendi gücünün kristalleşmiş hâline bakmaktadır.

Bugün baktığımızda bu sahne hem eğlenceli hem düşündürücü. Lüksün, gücün ve egzotizmin iç içe geçtiği o dönemde bir ananasın değeri, bugünün yatırım araçlarını bile gölgede bırakacak cinstendi. Fakat asıl ilginç olan, gücün hâlâ benzer biçimlerde temsil edilmesi: bir kral eline ananas alır, bir CEO eline akıllı telefon; sembol değişir, gösteri sürer. Bir meyvenin bu kadar anlam yüklenmesi belki de sanat tarihinin en tatlı ironisidir.

Çünkü sonuçta, kabuğu ne kadar altınla parlatılırsa parlatılsın, ananas hâlâ sadece ananastır.

Başa dön tuşu